1 Ağustos 2008 Cuma

SİZ HİÇ PENALTI KAÇIRDINIZ MI?

SİZ HİÇ PENALTI KAÇIRDINIZ MI?

Kısmınızda , veya şirketinizde çalışan bir kişi işten ayrılmak istediğinde ne düşünürsünüz?
n aman boşver nasıl olsa yeni birisini buluruz
n zaten çok iyi değildi performansı
n hemen personel ,pardon İK kısmına haber verelim bulsunlar birini
n gitmek isteyeni tutmayacaksın birader
n aman rakibe falan gitmez inşallah
n nereden bulmuştuk bu adamı biz?
n ya gene mi adam arayacağız?
n ne kadar zor bu insanları anlamak!
n eğit, yetiştir sonra çekip gitsinler , nankör kardeşim bunlar

İster böyle düşünün isterseniz daha sağduyulu yaklaşın , her halukarda bir sorunla karşı karşıyasınız. Siz bunları düşünürken gelin ben sizi insan kaynakları seçme ve yetiştirme olgusunun başka bir köşesine götüreyim .

Gazeteler arada bir yazar, insan kaynakları dergi ve eklerinde arada sırada ama hiç bitmeden bir köşede anlatılır, yeni çıkan ve bir çok kişi tarafından ziyaret edilen insan kaynakları internet sitelerinde muhakkak değinilir , dergiler ekler dağıtırlar ve bu konuya ne kadar önem verildiğini anlatırlar; başlıklar halinde ya da özel makalelerle konu herkesin aklına yerleştirilmek istenir. Normal olarak yazılan ve anlatılan konunun bu kadar yayın organında görülmesi konunun önemine işaret eder. Bunları okuyunca normal tepkimiz “eh tabii ne kadar önemli bir konu mutlaka her iş başvurusunda bulunan kişi bu noktalara dikkat etmeli” olur. Sözünü ettiğim konu “iş başvurularında ve mülakatlar sırasında neler yapmalı, nasıl davranmalı?” konusu. Özgeçmiş yazmak , kendinizi yazılı olarak düzeyli ve anlaşılır bir şekilde ifade etmek birinci ve gerekli bir koşuldur ama yeterli değildir. Esas işe alınıp alınmamanıza karar verilecek olay görüşme veya mülakattır. Bu kadar çok değinilmesine rağmen bazı insanların hala bu önemli buluşmada kritik hatalar yaptığına inanıyorum.
Geçenlerde iş sahibi bir arkadaşım beni aradı ve bir pazarlama müdürü aradığını, adayların mülakata geleceğini söyledi ve benim de mülakatta bulunmamı rica etti. Uzun yıllardır iş hayatında bulunduğumu ve bir çok işe alma işlemi gerçekleştirdiğimi bilerek benden kendisine karar verme konusunda yardımcı olmamı istedi, ben de seve seve kabul ettim. İki günde dokuz kişi ile görüştük. Adayların hepsi yüksek tahsilli idi , hepsi iyi derecede yabancı dil biliyorlardı. Deneyimleri ise çeşitli idi. Kağıt üstünde ön elemeyi geçmişler ve görüşmeye davet edilmişlerdi. Adayların çoğu aynı hataya düştüler. Anlattıkça anlattılar. Sorduklarımıza yanıt verirken sormadıklarımıza da yanıt verdiler, hem de uzun uzun. İlgili ilgisiz bir çok şey anlattılar. Bir tanesine işinden neden ayrıldığını sorduk ,kısaca “ çalışma ilkelerimiz uymuyordu anlaşamadık” deyip geçmek varken eski işi ve işvereni ve anlaşmazlık konuları hakkında uzun uzun bilgi verdi. Ben müdahale edip “anlaşamadınız yani” deyip konuyu değiştirmesem kimbilir neler anlatacaktı. Bir diğeri varsayımsal anlatımlara girdi bir başkası bize pazarlama kitaplarında kolayca bulunabilecek konuları ders olarak anlatmaya çalıştı. Hele biri vardı ki ben de arkadaşım da görüşme sonrası bu kişinin ne kastettiğini anlamak için birbirimize ayrıca sorular sorduk. Aday bize bazı özel isimlerden söz ediyordu ve bu şahsı tanıdığımız varsayıyordu, oysa bu şahıs ne sanayi alanında yaptıkları ne de herhangi başka bir özelliğinden dolayı toplum içinde tanınan bir kişiydi. Aday bize bu şahsa ne dediğini neler söylediğini anlattı durdu yok durmadı bir sürü şey anlattı. Bu arada bana ve arkadaşıma hiç duymadığımız bazı kavramlarla anlatmaya çalıştı. Bir diğer aday hızını alamadı tuttuğu takımın yenilgisine ne kadar üzüldüğünü anlattı. Başka biri ise yöneticiik dersi verdi. Bir diğeri ise çalıştığı şirketi öyle anlattı ki biz ikimiz hiç bir şey anlamadık. Şirketin ne ürettiğini ve pazarladığını anlamadık. Şirketin adını hiç duymamıştık, tabi bu olabilirdi ama bize tanıtıcı hiçbir şey anlatmadan ne kadar muazzam şeyler yaptığını abartarak anlattı. Neden ayrılmak istediğini sorunca da bu şirketten alacağı çok yüksek bir tazminat olduğunu söyledi. Miktar bir profesyonel için gerçekten çok yüksekti ve 25 yıldır iş hayatında olan benim ülkemiz koşullarında duymadığı ve inanamayacağı bir büyüklükte idi. Arkadaşım ve ben bu şahsa soru sormaktan vazgeçtik.
Mülakata gelenlerin ortak yönü dinlemeyi ve soru sormayı bilmeden son sürat kendileri hakkında konuşmaları idi. Biz hiçbir adaya karar veremedik , vermedik; bu gelenleri işe almayı düşünmedik bile. Benim şaşırdığım nokta bu kadar tahsilli insanların nasıl hiç kendilerini tartmadan konuşmaları , ağız freni diye bir şey bilmemeleri oldu. İnsanlar kendi geleceklerini ilgilendiren bu önemli görüşmeye ne kadar hazırlanıyorlar!
Bu konuya başka bir açıdan bakarak iş görüşmelerini penaltı atışına benzetmek istiyorum. Herkes penaltı atışında kalecinin çaresiz olduğunu ve kurtarılması çok zor olan bir vuruş ile karşı karşıya kaldığını düşünür. Aynen iş istemek için mülakata giden adaylar gibi. Ama bence bunun tersi geçerlidir. Penaltı gol olursa kimse kaleciye bir şey demez ama vuruşu yapan golü atamazsa herkes ona öfkelenir. Adayın bin bir engeli aşamaması veya bir çok kişinin arasında seçilen olamaması daha yüksek bir olasılıktır tıpkı penaltının gol olması gibi. Ama yapılan seçimin doğru olmaması penaltıyı kaçırmak gibidir. Görüşme sırasında iki taraf ta heyecanlıdır. Kendisine ne kadar güvenirlerse güvensinler her iki tarafın hata yapma olasılığı vardır. Aday hata yapması sonucunda işe alınmayabilir, hata yapmasa da işe alınmayabilir , bu halde yeniden iş aramaya devam edecektir. Ama adaya çalışma teklifi yaptıktan yani işe kabul etme kararı verdikten sonra bu kararın yanlış olmasının doğurduğu sonuçların etkileri daha ağır olabilir.
İşe almaya karar verilen kişinin iş hayatında gerekli performansı gösteremediğinin veya işe uygun olmadığının bir süre sonra anlaşılması ne kadar acı olur değil mi? Aslında yanlış bir yaklaşımla yöneticiler elemanlar işten ayrılınca yeni birisini aramaya başlarlar. Aynı yere su dökülünce temizlemeye başlamak ya da ampul yanınca yeni bir ampul takmak ya da lastik patlayınca değiştirmek gibi reaktif bir eylem olduğu sanılır işe alma sürecinin.
Eğer penaltı kaçırmak istemiyorsanız çevrenizdeki insanlarla ilişkide bulunurken sürekli olarak, kaliteli, olumlu zihinsel tutuma sahip, akıllı ,soru sormayı ve iyi dinlemeyi bilen, şirketiniz kültürüne uyum sağlayabilecek , sonuç odaklı insanları tarayınız . Bu tarama işlemini yaparsanız arama işlemenize gerek kalmayacaktır. Bu görevin yalnız insan kaynakları yetkililerinin değil tüm yönetici ve yönetici adaylarının görevi olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Bu profildeki insanları istihdam ederseniz onların şirkete uzun yıllar hizmet etmesini ( eğer bunu istiyorsanız tabii ki) temin için sağlam bir temel oluşturursunuz.

Fuat Yalçın
www.fuatyalcin.com

Hiç yorum yok: