6 Eylül 2008 Cumartesi

TAMAMEN DUYGUSAL

Yok , tahmin ettiğiniz gibi olmayacak ve ben para odaklı olmaktan falan bahsetmeyeceğim. Değinmek istediğim iş ve arkadaş çevresinde sıkça duyduğum , biraz insanların özeleştiri yapıyor izlenimi vererek söyledikleri , belki de bazı şeylere mazeret ararken araya sıkıştırdıkları, ya da tutundukları bir söz:
“ Ya ben çok duygusalım”.
Hangi nedenle söylenmiş olursa olsun , bu sözcüklerin arkasına biraz dikkatle bakacak olursanız bu ifadenin pek doğru olmadığını hissedeceksiniz. Bunu söyleyen kimseye şöyle sorsanız :
“ Duygusal olmamak mümkün mü acaba herhangi bir zaman içinde?”
Soruları çeşitlendirmek ve karşınızdakinin kafasını karıştırmak ta mümkündür:
“ Duygusal olmak kötü bir şey mi sence?”
“ Duygusal olmanın kötü tarafı nedir?”
Duygusal olduğunu iddia eden kişi aslında duygularından değil onların dışa vurumundan söz etmektedir büyük bir olasılıkla. Yani reaksiyonlarından. Kızmak, üzülmek, kaygılanmak, sevinmek, korkmak,acımak,neşelenmek çevre tarafından görülen resimdir. Yanınızda kimse olmasa bile dışa nakledilen bir reaksiyondur. Reaksiyonlar dış etkiye karşı verilen ani yanıtlardır,aynen Newton kuralı gibi: Etki tepkiyi doğurur. Bu tamamen fiziksel bir ifadedir.Burada sözü geçen reaksiyonlar yani duyguların dışa vurulması da buna benzer; fiziksel bir hareket gibidir.
Duygunuz ise içinizdedir, o hep orada vardır , bizim onu ısıtmamızı , kuluçkuya yatırmamızı beklemektir. Sevinç, mutluluk, minnettarlık, ve tabi en önemli duygumuz sevgi hep içinizdedir. Sizin hissettiğiniz şeydir çoğunlukla , ifade ederken güçlük çektiğiniz, kelimelerin kifayetsiz olduğu bir haldir. Belki bir şiirin dizesinde ,belki sözsüz bir ezgide dokunabildiklerinizdir, kalbinizle.

“Ne yani duygularımı dışarı vurmayıp içime atayım, sonra mide kanaması geçireyim ya da guatr olayım , bu mudur tavsiyen? “ derseniz, biraz daha düşünün derim. Önce etki ile tepki arasındaki zamanı uzatmaya çalışın. Bunu başardığınız zaman duygusal tepkiniz iç eleklerinizde sallanmaya başlayacaktır , eleğin üstünde kalanları çabuk unutmanız sizin güçlenmenizi sağlayacaktır.Alta geçenleri dinlendirin. Sonra duygularınızla baş başa kalın, onlarla içinizden konuşun. Onları dinleyin.
İnsanlar içsel gelişimleri sırasında bu merdivenlerin basamaklarından çıktıklarını kendileri görürler. Hiç bitmeyecek evrim geçirme basamaklarında yükseldikçe dışa vurum, yani reaksiyonlar azalacaktır.
Tamamen reaksiyonel olanı içsel halde tuttuğunuz zaman onu da güzel bir yerlerde saklayıp hayatınızın tadına varacaksınız ve bu da size yeni bir duygu olarak geri dönecek.
Geçtiğimiz günlerde sevdiğimiz bir ağabeyimiz vefat etti , onun anısına bir anı defteri hazırladık ve arkadaşlarının kendisi hakkında birkaç satır yazı yazmasını istedik. Bir çok kişi yazdı deftere. Bir kişiye ben "yazar mısınız?" diye sorunca , duraksadı ve yüzüme baktı. Ben şüphe içinde bekliyordum; belki araları pek iyi değildi , belki aralarında benim bilmediğim bir hukuk vardı . Bunlar kafamın içinden geçerken kelimeler ağzından hafifçe, yani hem yavaş hem de sessizce çıkmaya başladı.
“Ben onun hakkında çok derin duygulara sahibim, cenazede bu duyguları tekrar tekrar yaşadım, şimdi bu duyguları yazarsam sanki bir şeyler uçacak, yok olacak gibi geliyor bana...”
İşte merdiven basamaklarından atlamış, başka düzeye geçmiş bir söylem. Gerisini benim anlamamı bekliyordu. Çok şükür anladım sanıyorum, hiç ısrar etmedim.