24 Ağustos 2009 Pazartesi

ABRA KADABRA

Bu sözün ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Kökeni aramaic ( bu dile aramice deniyor ama böyle demek doğru mudur bilmem)dilinden geliyor bu sözcüğün. Bu dil gittikçe azalan ve kaybolmaya yüz tutan bir dil. Ortadoğuda yıllardan beri konuşulduğunu, hatta ülkemizde bile konuşulduğunu yazıyor wikipeida. Bu vesileyle Bağdat ofis görevlimiz( 80 li yıllar) Abu- Dhaniyi anımsadım. O da "asyrian"lı olduğunu söylerdi. Aramaic dil asyrianların diliymiş.
Bu sözlerin kullanıma girmesi ünlü sihirbaz Houdini sayesinde olmuş, kendisi olağandışı hareketlerini yapmadan önce bu sözleri kullanırmış.
"abera ca dabera" nın anlamı "ben konuştukça yaratırım" demek. Biraz daha açacak olursak benim sözlerim bir şeyleri ortaya çıkarır, benim konuşmam bazı şeylere neden olur demek.
Gerçekte sihirli bir söz yok, tüm sözcükler sihirli , tüm sözcükler ağızdan çıktığında bir şeylerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
"Ağzından çıkanı kulağın" duysun sözünü belki "ağzından çıkanı beynin duysun" şeklinde değiştirmek daha yerinde olur .
Beyin burada anahtar rol oynuyor , ama bizim beynimiz tabi.
"Dervişin fikri neyse zikri odur" ise bu konuda ne yapmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.
Düşüncelerimiz aslında kelimeleri şekillendiriyor. Sonucu söylediklerimizle biz yaratıyoruz, Kelimelerimiz yaratıyor, kelimeleri, ise beynimiz seçiyor. Düşüncelerimizi düzelttiğimiz , olumladığımız zaman kelimeler de hedefe hareket eden ok olarak dilden çıkıyor ve abra kadabra , istediğimiz oluyor. Niyetimiz, fikrimiz olumlu değilse oklar boşa gidiyor.
bakın bir iki örnek verelim:
eğer siz "kendimi kısıtlamıyorum" derseniz
kısıt kelimesi sihri bozar , yani zihninizde bir kısıtlanma kavramı vardır , bu sizi ne derseniz deyin kıstlar. Oysa bunun yerine
"kendimi özgür hissediyorum, dilediğim eylemi yapıyorum" derseniz yolunuz açılır. ( abra kadabra)
Zor ve yoğun bir işten söz ederken " şu cenazeyi bir kaldıralım" derseniz yükünüz azalmaz , artar ama " işlerimi düzene koyuyor ve sonuca varıyorum " derseniz abra kadabra işinizi zor da olsa bitirirsiniz.
Yeni bir işe başlarken " şu işten bir boyumuzun ölçüsünü alalım" derseniz başarısız olacağınız kesindir. Oysa " çalışıyor, araştırıyor ve yeni eylemler yaparak bu işi başarıyorum" derseniz abra kadabra sonuca varırsınız.

Bu kadar basit işte. Haydi düşüncelerinizi ve niyetinizi kontrol edin ve tabi eyleme geçin bakın neler oluyor, sihre gerek kalmadan. Belki de sihir dediğimiz budur. Abra kadabrayı yabana atmayalım.

14 Ağustos 2009 Cuma

BİR TEST VE BENİM YORUMUM

Ekteki test benim dönem arkadaşlarımla paylaştığım grubumuzdan geldi, ben de bir yanıt yolladım.
isterseniz önce testi ve yorumunu okuyun sonra benim yorumumu ( kırmızı yazı)

Sevgiyle Kalın
Fuat

Yazari bilinmiyorCeviri ve uyarlama: Lale KulahliKalem kagit almaniza gerek yok...sadece okuyun...eger yanitlayamazsaniz, bir sonraki soruya gecin...1. dunyanin en zengin 5 kisisinin adlarini soyleyin2. Heisman tropisindeki (futbolla ilgili ABD'de unlu bir organizasyon) son 5 kazananin ismini soyleyin3. Miss Turkey yarismasini kazanan son 5 kisinin adlarini sayin.4. Nobel veya Pulitzer odullerini kazanmis 10 kisinin adlarini soyleyin.5. Son 5 yilda en iyi erkek ve en iyi kadin Oskarlarini kazananlari listeleyin.Nasil gittiniz?Buradaki esas nokta, hic birimiz dunun basliklarini hatirlamiyoruz. Bu insanlar ikinci derecede basarili kisiler degiller. Bu insanlar kendi alanlarinda en iyiler. Ama alkis oluyor. Oduller bitiyor. Basarilar unutuluyor. Ovguler, sertifikalar sahipleri ile gomulup gidiyor.Simdi bir mini test daha yapiyoruz. Bakalim bunu nasil yapacaksiniz.1. Okul yillarinizdaki yolculugunuzda size destek olan 3 ogretmeninizin adini soyleyin2. Zor zamanlarinizda size yardim etmis 3 arkadasinizin adini yazin.3. Size degerli birseyler ogretmis 5 kisinin adlarini listeleyin.4. Size kendinizi taktir edilmis ve ozel hissettiren 5 kisinin adlarini soyleyin.5. Birlikte zaman gecirmekten hoslandiginiz 5 kisinin adlarini soyleyin.Daha kolay degil mi?Peki ders ne?Hayatinizda bir fark yaratan insanlar en cok une, paraya, odule sahip insanlar degillerdir. Onlar, deger verdiginiz insanlardir.Cevirmenin notu: Bu deger verdiginiz insanlardan en az 2 tanesini hemen simdi arayin ve onlara tum ictenliginizle ne kadar degerli olduklarini soyleyin, tesekkur edin, 'iyi ki varsin' deyin. Oylesine. Sebepsiz. Bakalim neler olacak! Denemeden bilemezsiniz :))

benim yorumum:
Arkadaşlar
Biraz şeytanın avukatlığını yapayım.

Buradan çıkan derslere tümüyle katılıyorum.
Dediklerini yapalım

Ama birinci kategoridekiler bizimle birebir kesişmemiş kişiler
Alternatif kişiler şunlar olmalıydı
1. Seni Eylül’ e bırakan, tek dersten yalvartarak geçiren öğretmenin adını hatırlıyor musun?
2. Sana büyük bir kazık atan muhatabının ( satıcı / alıcı / müşteri / ortak) adı neydi?
3. Seni peşinden koşturan ama kolayca terk eden sevgilinin adı?
4. Sana terfi sözü veren ama hop bir başkasını seçen müdürün kimdi?
5. Yaptığın işi allayıp pullayıp kendi fikri gibi satan iş arkadaşın?

Peki hisse ne?
Bizi derinden etkileyen kişileri unutmayız, bazıları bizi üzer , bazıları sevindirir. Bizi sevindiren ve bize değer katan kişileri iyi anar artlarından güzel sözler söyleriz, yaşıyorlarsa ararız. Diğerlerine Allah selamet versin

Selamlar
Fuat

14 Mart 2009 Cumartesi

İŞİNİZDEN MEMNUN MUSUNUZ?

İŞİNİZDEN NE KADAR MEMNUN OLDUĞUNUZU AŞAĞIDAKİ SEKİZ UNSURA BAKARAK DENETLEYİNİZ,

1.Kazancım+ Ek gelirlerim ( mesai / sağlık sigortası vb)

2. İş yerinin evime uzaklığı
3. Şirketin geçmişi / geleceği/ değerleri
4.Amirimle aram nasıl
5. İş arkadaşlarım ve çevremdeki huzur
6.iş yerinin fiziksel durumu
7.Yaptığım işten duyduğum haz/ tatmin/ memnuniyet
8. Kendimi geliştirme olasılığı ( terfi olasılığı yanında bilgi, beceri, çevre vb)


Önce bu konularda ne kadar memnun olduğunuzu ( yüzde olarak) yazın.
Daha sonra her bir unsura ne kadar değer verdiğinizi de siz belirleyeceksiniz.
Yani sizin için hayatta neler öneml ona bakın.

1 Şubat 2009 Pazar

KAÇINCI VİTESTESİNİZ?

KAÇINCI VİTESTE ÇALIŞIYORSUNUZ?
Hava bayağı sıcaktı. Klimalı arabadan dışarı çıktığımızda bir sıcak dalga yüklendi bize. Öğlen yemeği için yer ararken gözlerimiz uzakta gülen bir yüzle kesişti. Kalabalık restorana bizi davet eden sevimli ve gülen bir yüzü izledik bize sunulan davete uyarak. Bize özel gölge bir mekâna, sanki bizim için ayrılmış bir yer olduğunu gösterircesine bizi yerleştirdikten sonra, saniyeler geçmemişti ki masamıza buzlu ayranlar uçuruldu. “Siz bir serinleyin ben siparişleri almaya gelirim” diyen güler yüz biraz önce bizi karşılayan aynı kişinindi. Daha sonra sipariş verme, yemeklerin gelişi, masaya servis edilişi kusursuz bir biçimde yürüdü. Üstümüzdeki giysilerden tuttuğumuz takımı anlayan garson görünümlü özgün şahıs bize hemen güzel bir sohbetin kapılarını açtı. Bütün bunları neşe içinde yapıyor sorumlu olduğu diğer masalara da aynı itinayı gösteriyor ve bakışlarıyla bize çok özel muamele yaptığını doğallığına hiç halel getirmeden nazikçe hissettiriyordu. Mutfağa seslenişi müzikaldi. Sanki yemek sipariş etmiyor, bir opera parçasında kendi sözlerini seslendiriyordu. Bu işi severek yaptığı her halinden belliydi. Kahvelerimiz tam istediğimiz gibiydi. Hesabı öderken miktarı düşünmedik bile. Ayrılırken bizi kapıya kadar uğurladı. Biz de hem güzel yemekten hem de kendimizi özel hissetmekten dolayı çok mutlu ayrıldık oradan.
Bir hizmet aldığınız zaman etrafınızdaki çalışanlara bakın, nasıl çalışıyorlar. Bir restoranda veya alışveriş yaptığınız yerde çalışanların davranışlarını gözlemlemeyi deneyin. Size burada anlatacağım yolla hem insanları radarlamış olursunuz hem de alışverişiniz sırasında keyifli bir oyun oynama fırsatı bulursunuz. Radarlamak kelimesini bir insanın görünen taraflarından ötesini görmek, içini okumak anlamında düşünebilirsiniz.
Ne için ( niçin) çalışıyorsunuz sorusuna insanlar nasıl yanıt verirler? Birçok şey anlatırlar ama çalışma nedenlerini sıralasak ve bunları bir aracın vitesine benzetsek bakın ortaya neler çıkacak?
Boş viteste çalışan insanlar, zorunlu oldukları için çalıştıklarını söyleyeceklerdir. Aynı, aracın boşta olması gibi; birisi veya bir olay onları iterse çalışırlar, yoksa enerji (yakıt) boşa gider. Zaten araç da bir yere gitmez. Sabah işe gitmek için birisinin onları uyandırması gerekir.
Birinci viteste çalışan insanlar “ işim bu” derler onun için çalışıp giderler ama ne devir sayıları artar ne hızları. Sabah uyanırken “yine işe gideceğiz, ne yapalım ya” diye söylenirler.
İkinci viteste gidenler ise para için çalışanlardır. Onlar yalnız paraya odaklanmışlardır ve çalışma nedenlerini para ile kısıtlarlar. İyi çalışamadıkları zaman ise size köfte ve ekmek örneğini verirler. Sabah işe gitmek için pek kalkmak istemezler ama alacakları parayı düşünüp isteksiz yola koyulurlar.
Üçüncü viteste gidenler kendi hayatları için planları olan kişilerdir. Onların kendi hedefleri vardır ve bu hedeflere ulaşmak için çalışırlar. Sabahleyin kalktıkları zaman “bugün hangi hedefime ulaşacağım?” diye kendilerini motive ederler. Üçüncü vites hayatta yaşanası bir seviyeye getirir insanları. Bu viteste yaşayıp, çalışanlar çalışmaktan tat almayı öğrenmeye başlarlar.
Biraz daha hızlandıkça, devir sayısı arttıkça,
Dördüncü vitese geçeriz. Bu viteste çalışan insanlar çalıştıkları şirketin değerini bilmeye başlarlar. Kendi hedeflerine ulaşmanın yolunun şirketinin hedeflerine ulaşmasını sağlamak için çalışmak olduğunu anlamışlardır. “Şirketime ne fayda sağlayacağım?” diye düşünerek karar verir, eyleme geçerler. Sabahleyin uyandıklarında içleri içlerine sığmaz, çünkü o gün yapacağı hamleler onu heyecanlandırmaktadır.
Bu arada bu metafora eklememiz gereken bir açıklamayı yapmanın zamanı geldi.
Burada vitesler birbirinin üstüne inşa edilir. Yani beşinci viteste kalkamazsınız. Tabi vitesleri büyüterek hızlanır insanlar. Bu nedenle işi olmak, para kazanmak, hedef sahibi olmak tabii gerekli ve zorunlu viteslerdir.
Beşinci viteste çalışan insanlar hizmetlerinin ve ürünlerinin ulaştıkları insanlara neler sağladığını düşünerek çalışan kişilerdir. “Müşterilerime ne fayda sağlıyorum?” diye düşündükleri ve buna paralel çalıştıkları için yaptıkları işten haz alırlar, severek yaparlar. Sabahleyin kalkarken onları motive eden şey insanlara/ müşterilere yarattığı faydadır. Çünkü o bilir ki diğer insanlara fayda sağlamadan altıncı vitese geçilemez.
Çünkü
Altıncı ve son vites kendine, ailesine, toplumuna, ülkesine, dünyaya ve tüm insanlığa “ ne fayda sağladım?” diye düşünerek çalışan insanların vitesidir.
Bu insanlar çalışırken sevgiyle gülümserler.
İşlerini kusursuz hallederek mükemmel sonuçlara ulaşırlar. Bu insanlar sabah kalkarken bugün insanlığa ne katkı sağlayacağım diye düşünerek kalktıkları için ayaklarına çoraplarını geçirirken oflamazlar. Pazartesi sendromu diye bir kavramı kullanmazlar. Örnek olacak şekilde çalışır ve diğer insanlara ışın saçarlar.
Şimdi çevrenize bakın, size hizmet eden görevli ( satıcı, garson, çaycı, postanedeki görevli, vergi dairesindeki çalışan) nasıl davranıyor.
Bakın bakalım onun vitesini görebiliyor musunuz?
Ya yan masadaki arkadaşınız? Ya sizin yanınızda çalışanlar? Ya amiriniz?
Onları radarınızla gözlemleyebiliyor musunuz?
Hadi gelin bir de kendinize bakın; bugün kaçıncı viteste gittiniz?

3 Ocak 2009 Cumartesi

YENİ BİR İŞE GİRDİNİZ

YENİ BİR İŞE GİRDİNİZ

Yeni bir iş yerine başladınız.Öncelikle insan kaynakları kısmı tarafından istenen evrakları işe başlamadan önce veya işe ilk başladığınız gün teslim etmelisiniz. Bu sizin diğerleri tarafından çekilecek ilk resminiz gibidir. Geç getirmeniz veya ilk hafta içinde yarım gün izin alıp örneğin muhtardan ikamet senedi almanız anlayışla karşılanacak olaylardır. Ama tüm evraklarınızı tamamlayıp verirseniz bu, açıkça sözcüklerle anlatılmasa da size verilen ilk artı puan olabilir..Bu artı puanlar insanların bilinç altında saklanırlar. Bir çok alanda toplayacağınız kendi başlarına hiç bir tey ifade etmeyen bu puanlar günün birinde size en gereksiniminiz olduğu zamanda veya hiç beklemediğiz bir anda karşınıza çıkabilir.Her şey bir yana düzenli bir insan istenen belgeleri eksiz ve zamanında vermelidir.
İyi bir organizasyona sahip bir iş yerine girdiyseniz ,siz gelmeden önce size işinizi yürütmek için gerekecek gereçler hazırlanmış olmalıdır. Masa ,sandalye,telefon ,çeşitli kırtasiye.
Masanızın yerini beğenmeyebilirsiniz. Eğer toplu oturma grubunda bulunuyorsanız bunu arkadaşlarınıza ve amirinize danışarak değiştirmeyi önerebilirsiniz. Ancak işyerinin fiziki olanaklarını zorlamamalısınız.
İşe başlamadan önce amiriniz veya insan kaynakları kısmı size bir ilk tanıtım programı veya bir oriyantasyon programı hazırlamış olmalıdır. Bu programda gün ve saat olarak şirketin hangi kısımlarını gezeceğiniz ve kiminle görüşeceğiniz yazılı olmalıdır.Önce insan kaynakları kısmı ile bu programı birlikte okuyunuz ve onların anlattıklarını iyice dinleyiniz. Çünkü yabancı bir ortamda bulunuyorsunuz ve birileri size yol göstermek istiyor.Bu tip bir program mutlaka gereklidir. Bunun süresi en az bir hafta en çok iki ay olmalıdır.(yurt dışı ziyaretleri ,fabrika ziyareti,teknik eğitim bu sürenin uzamasına neden olabilir)Bu programa mutlaka uyunuz. Eğer görüşeceğiniz kimseler herhangi bir nedenle görüşme saatinde değişiklik yapmak isterlerse bunu insan kaynaklarına bildiriniz.Programı onlar yaptı ,bırakın değişiklikleri de onlar yapsın.
Görüşmeye gittiniz. Burada hemen her iki kişinin konumunu saptayalım.Siz yeni geldiniz kendi işinizi en iyi şekide yapabilmek için şirketi ve diğer birimleri tanımak istiyorsunuz.Konular hakkında bilginiz karşınızdakine oranla az,öğrenmek istiyorsunuz. Size kendi bölümünü anlatacak kişi ,sizin gelişinizi saygıyla karşılıyor ama zamanı az ,iş baskısı altında ve bir an önce anlatıp sizden kurtulmak istiyor.
Durum bu kadar kötü mü? Olabilir. Onun için öncelikle karşınızdakini rahatlatın.Zaman ayırdığı için teşekkür edin ve ortak hedeflere varmak için kendisinin vereceği bilgilere ihtiyacınız olduğunu hissetirin.
O size kısmı ve işle ilgili konuları anlatacaktır. Dikkatle dinleyin .Abartmadan not alabilirsiniz.Sorularınızı sona saklayın .Kişinin sözünü kesmemeye çalışın.Ama dikkatli dinleyici olduğunuzu belli edin.Sigara içmemeniz ve sunmamanız yerinde olur. Sunulursa sigara çay kahve almanızda bir sakınca yoktur. Otururken geriye kaykılmayın ,dikkatli dinlemenin en önemli göstergesi öne doğru kişiye yönelik bir vücuttur. Gözlerinizi kaçırmayın . Karşınızdaki kişi konuşmayı pek sevmeyen bir kişi ise yavaş yavaş açık sorular sorabilirsiniz .Yani yanıtı evet/hayır olmayan sorular.
Sorularınızda ayrıntıdan çok genel çerçeveyi anlamaya çalışın.Nasıl olsa burda anlatılanların çoğunu unutacak , işiniz düştüğünde tekrar ayrıntılarla boğuşacaksınız.
Bu görüşmede kendinizden söz etmeyin. Karşınızdaki ile ortak nokta bulmak için biraz açılabilirsiniz ama unutmayın siz işe alındınız , reklama gerek yok. Daha sonraki ilişkilerinizde insanlara kendinizi sözlerle değil davranışlarınızla tanıtma fırsatı bulacaksınınz.
Bu görüşmeden en iyi sonucu almak için anladığınız noktaları kısaca tekrar edip karşınızdaki kişiye teyid ettirirmeniz yeterli olacaktır.Hem anladığınız noktaları kendi ağzınızdan tekrarlayarak öğrenmiş olursunuz hem de atladığınız bir nokta varsa karşınızdaki onu ekleme olanağı bulur.
Ayrılmadan önce soracağınız son soru sizin kısmınızla olan kesişme noktaları olmalıdır.Burada da ayrıntıya gerek yoktur. Genel resmi anlamaya çalışın.Ayrılırken o size her zaman yardıma hazır olduğunu ve sorularınıza her zaman yanıt vermeye hazır olduğunu söylerse ilersi için kapıyı açık bıraktırmış olursunuz ki , bu kapılara çok ihtiyacınız olacak

Bütün kısımları dolaştıktıktan sonra oturun notlarınıza bakın.Kısımlar arası ilşkileri kağıt üzerinde sembollerle irdeleyin. Anlamadığınız yer olursa tekrar soru sormak kesinlikle ayıp olmaz. Bu notları ve görüşme sırasında tuttuğunuz notları saklayın.
Akţam üstleri amirinize uğrayıp o gün nereye gittiğinizi neler öğrendiğinizi yine abartmadan özetlerseniz iyi olur.Oriyantasyonun sonunda bu özet daha uzun olmalıdır. Amirinizle yapacağınız bu görüşme işe başlamanız için iyi bir köprü görevi görecektir.

İşe başlamadan önce size bir işyeri tarifi yazılı olarak verilrse ne ala . Bu her işyerinde olsa ne güzel olurdu. Ama sizde yoksa üzülmeyin.En kısa zamanda bunu hazırlayıp yazılı hale getirmeyi kendinize hedef olarak koyun.Amirinizden yapacağınız işle ilgili ayrıntıları almanız ne iyi olacaktır değil mi? Ya da sizden önce bu işi yapmakta olan kişi ile bir kaç gün çalışsanız...Bunlar özlenen , planlanan durumlardır. Ama çoğunlukla yerine getirilmeyebilir. Sizi pat diye denize atmışlardır. Konu hakkında bilgi sahibi olsanız bile bir sürü yeni kavram , kısaltma , formül , hesaplama yöntemi , plan , raporlama sistemi, tablo,vs. ile karşılaşacaksınız. Bunlar hiç gözünüzü korkutmasın. Öncelikle bunları anlamaya , öğrenmeye çalışın. İstenen belgeleri istenen formda hazırlamaya çalışın. Burada görmüş olduğunuz eksiklikler varsa bunları not alın. Haklı bile olsanız ilk aşamada bunları değiştirmek istemeniz dirençle karşılanabilir. Ne cüret ! siz insanların yıllardır pek te güzel şekilde yapmış olduklarını beğenmiyor ,değişiklik istiyorsunuz ha ? Onun için sakin olun ve hazırladığınız değişiklik önerilerini onların bulmasını sağlayacak fırsatlar yaratın. Fikrin onlardan gelmesi kabul etmelerini kolaylaştıracaktır.
Başlangıçta karşılaşacağınız olumsuzlukları sakın büyütmeyin.Sizi yemeğe davet edip veya köşeye çekip bu şirketin ne kadar yaramaz bir şirket olduğunu ,hep haksız atamalar ve davranışlar yapıldığını söyleyen iş arkadaşınızı sabırla dinleyin ama kulak asmayın. Çünkü büyük olasılıkla ya kendisinden daha iyi ücret aldığınızı öğrendi ya da sizin yerinize o gelmek istiyordu , gelemedi. Ayrıca unutmayın her iş yerinde mızmızlanmayı , şikayet etmeyi , şirketi çekiştirmeyi seven insanlar vardır. Bunları baştan ayırtedin , notunuzu verin ve söylediklerini bu filtreden geçirdikten sonra düşünmeye başlayın. Unutmayın hep şikayet eden iş yapmayı ikinci sıraya iten , mutlaka başka zemin ve mekanlarda da bunu yapacaktır..




İŞİNE SARILMAK


İş patronun işi. Sonunda o beni çalıştırıyor. Ben emeğimi veriyorum.Tüm zamanımı burada geçiriyorum ve emeğimin karşılığını alıyorum. Bunlar doğru düşüncelerdir. Konumlamadan söz ederken bu açıkça görülmüştü zaten. İş patronundur, biz çalışırız.

Şimdi işe tersinden bakın bir de. Bu yaptığınız iş , sizin işiniz olsaydı nasıl çalışırdınız? Bu sorunun yanıtını kendinize vereceksiniz. Kendi temponuzu , çalışmanızın verimini , yaptığınız harcamaları bir gözden geçirin. Eğer bir sapma seziyorsanız , davranışlarınızı değiştirmek için ön koşul olan düşüncelerinizi ve yaklaşım biçiminizi değiştirin.

Eğer çalıştığınız iş yerinde başarılı olmak istiyorsanız , hiç kuşkuya yer vermeden söylemek gerekir ki , bu iş yerini kendi dükkanınız gibi görmelisiniz.

Patronun dertlerinin sizi kısa vadede ilgilendirmiyor düşüncesi aldatıcı olabilir.Veya patron başınızda değilse bile o işi kendi işi gibi gören amirleriniz veya başka üst düzey yöneticileri olacaktır şirketinizde. Onlar da sizi patron gözüyle değerlendireceklerdir.

Temel yaklaşım olarak bu görüşe sahip olduktan sonra günlük çalışmalarınızda bunu yaşayacak ve göreceksiniz. Bu sizde bir alışkanlık olduktan sonra bundan vazgeçemeyeceksiniz. Kendinize bir giysi alırken nasıl dükkanları dolaşırsınız , giysinin hoşunuza gitmesi yanında kumaş kalitesine ve fiyatına bakarsınız değil mi? Ya da araba almadan önce galerileri gezer , dostlarınıza sorarsınız en iyişekilde alım yapabilmek için.

İş hayatında arkadaşlarınızdan veya astlarınızdan bir işi yapmamak için bin bir türlü mazeret veya bahane duyabilirsiniz. Ya gerekli veriler eline geçmemiştir ya ötekinin bir başka işi yapmamış olması sonucu işi yapamamaktadır ya da o eksiktir, bu olmamıştır . Tabi en kısa ve kestirme yol suçu düzene veya sisteme atmaktır:
"Kardeşim sistem yok burada ", "düzen bozuk abi ","değiştireceksin dostum "(=bu sonuncusu en tehlikelisi , toptan yargının üstüne cellat , çözümü de sunuyor size) .

Sonuç: İş yapılmaz, yapılmamıştır. Peki burada kimin canı yanmaktadır? Tabi amirin , yöneticinin. Çünkü işin sahibi odur üstlerine karşı. O amirine , saha çamurlu , hakem yanlış gördü düzeyinde mazeretlerle gidemez. Ne yapar ? Önce astlarının canını yakar. Sonra işi ya kendi yapar ya da zorla, tatsız bir biçimde yaptırır. (Bazı yöneticiler aslanların önüne atabilir astlarını . Ya da ingilizlerin deyimiyle "sıcak patatesi" ellerinden bıraktıkları gibi bırakırlar , çünkü onun elinin yanmaması gerekiyordur).