1 Şubat 2009 Pazar

KAÇINCI VİTESTESİNİZ?

KAÇINCI VİTESTE ÇALIŞIYORSUNUZ?
Hava bayağı sıcaktı. Klimalı arabadan dışarı çıktığımızda bir sıcak dalga yüklendi bize. Öğlen yemeği için yer ararken gözlerimiz uzakta gülen bir yüzle kesişti. Kalabalık restorana bizi davet eden sevimli ve gülen bir yüzü izledik bize sunulan davete uyarak. Bize özel gölge bir mekâna, sanki bizim için ayrılmış bir yer olduğunu gösterircesine bizi yerleştirdikten sonra, saniyeler geçmemişti ki masamıza buzlu ayranlar uçuruldu. “Siz bir serinleyin ben siparişleri almaya gelirim” diyen güler yüz biraz önce bizi karşılayan aynı kişinindi. Daha sonra sipariş verme, yemeklerin gelişi, masaya servis edilişi kusursuz bir biçimde yürüdü. Üstümüzdeki giysilerden tuttuğumuz takımı anlayan garson görünümlü özgün şahıs bize hemen güzel bir sohbetin kapılarını açtı. Bütün bunları neşe içinde yapıyor sorumlu olduğu diğer masalara da aynı itinayı gösteriyor ve bakışlarıyla bize çok özel muamele yaptığını doğallığına hiç halel getirmeden nazikçe hissettiriyordu. Mutfağa seslenişi müzikaldi. Sanki yemek sipariş etmiyor, bir opera parçasında kendi sözlerini seslendiriyordu. Bu işi severek yaptığı her halinden belliydi. Kahvelerimiz tam istediğimiz gibiydi. Hesabı öderken miktarı düşünmedik bile. Ayrılırken bizi kapıya kadar uğurladı. Biz de hem güzel yemekten hem de kendimizi özel hissetmekten dolayı çok mutlu ayrıldık oradan.
Bir hizmet aldığınız zaman etrafınızdaki çalışanlara bakın, nasıl çalışıyorlar. Bir restoranda veya alışveriş yaptığınız yerde çalışanların davranışlarını gözlemlemeyi deneyin. Size burada anlatacağım yolla hem insanları radarlamış olursunuz hem de alışverişiniz sırasında keyifli bir oyun oynama fırsatı bulursunuz. Radarlamak kelimesini bir insanın görünen taraflarından ötesini görmek, içini okumak anlamında düşünebilirsiniz.
Ne için ( niçin) çalışıyorsunuz sorusuna insanlar nasıl yanıt verirler? Birçok şey anlatırlar ama çalışma nedenlerini sıralasak ve bunları bir aracın vitesine benzetsek bakın ortaya neler çıkacak?
Boş viteste çalışan insanlar, zorunlu oldukları için çalıştıklarını söyleyeceklerdir. Aynı, aracın boşta olması gibi; birisi veya bir olay onları iterse çalışırlar, yoksa enerji (yakıt) boşa gider. Zaten araç da bir yere gitmez. Sabah işe gitmek için birisinin onları uyandırması gerekir.
Birinci viteste çalışan insanlar “ işim bu” derler onun için çalışıp giderler ama ne devir sayıları artar ne hızları. Sabah uyanırken “yine işe gideceğiz, ne yapalım ya” diye söylenirler.
İkinci viteste gidenler ise para için çalışanlardır. Onlar yalnız paraya odaklanmışlardır ve çalışma nedenlerini para ile kısıtlarlar. İyi çalışamadıkları zaman ise size köfte ve ekmek örneğini verirler. Sabah işe gitmek için pek kalkmak istemezler ama alacakları parayı düşünüp isteksiz yola koyulurlar.
Üçüncü viteste gidenler kendi hayatları için planları olan kişilerdir. Onların kendi hedefleri vardır ve bu hedeflere ulaşmak için çalışırlar. Sabahleyin kalktıkları zaman “bugün hangi hedefime ulaşacağım?” diye kendilerini motive ederler. Üçüncü vites hayatta yaşanası bir seviyeye getirir insanları. Bu viteste yaşayıp, çalışanlar çalışmaktan tat almayı öğrenmeye başlarlar.
Biraz daha hızlandıkça, devir sayısı arttıkça,
Dördüncü vitese geçeriz. Bu viteste çalışan insanlar çalıştıkları şirketin değerini bilmeye başlarlar. Kendi hedeflerine ulaşmanın yolunun şirketinin hedeflerine ulaşmasını sağlamak için çalışmak olduğunu anlamışlardır. “Şirketime ne fayda sağlayacağım?” diye düşünerek karar verir, eyleme geçerler. Sabahleyin uyandıklarında içleri içlerine sığmaz, çünkü o gün yapacağı hamleler onu heyecanlandırmaktadır.
Bu arada bu metafora eklememiz gereken bir açıklamayı yapmanın zamanı geldi.
Burada vitesler birbirinin üstüne inşa edilir. Yani beşinci viteste kalkamazsınız. Tabi vitesleri büyüterek hızlanır insanlar. Bu nedenle işi olmak, para kazanmak, hedef sahibi olmak tabii gerekli ve zorunlu viteslerdir.
Beşinci viteste çalışan insanlar hizmetlerinin ve ürünlerinin ulaştıkları insanlara neler sağladığını düşünerek çalışan kişilerdir. “Müşterilerime ne fayda sağlıyorum?” diye düşündükleri ve buna paralel çalıştıkları için yaptıkları işten haz alırlar, severek yaparlar. Sabahleyin kalkarken onları motive eden şey insanlara/ müşterilere yarattığı faydadır. Çünkü o bilir ki diğer insanlara fayda sağlamadan altıncı vitese geçilemez.
Çünkü
Altıncı ve son vites kendine, ailesine, toplumuna, ülkesine, dünyaya ve tüm insanlığa “ ne fayda sağladım?” diye düşünerek çalışan insanların vitesidir.
Bu insanlar çalışırken sevgiyle gülümserler.
İşlerini kusursuz hallederek mükemmel sonuçlara ulaşırlar. Bu insanlar sabah kalkarken bugün insanlığa ne katkı sağlayacağım diye düşünerek kalktıkları için ayaklarına çoraplarını geçirirken oflamazlar. Pazartesi sendromu diye bir kavramı kullanmazlar. Örnek olacak şekilde çalışır ve diğer insanlara ışın saçarlar.
Şimdi çevrenize bakın, size hizmet eden görevli ( satıcı, garson, çaycı, postanedeki görevli, vergi dairesindeki çalışan) nasıl davranıyor.
Bakın bakalım onun vitesini görebiliyor musunuz?
Ya yan masadaki arkadaşınız? Ya sizin yanınızda çalışanlar? Ya amiriniz?
Onları radarınızla gözlemleyebiliyor musunuz?
Hadi gelin bir de kendinize bakın; bugün kaçıncı viteste gittiniz?